Bir adamın bir oğlu varmış. Oğlunun adı Emre imiş. Emre babası gibi değilmiş. Çok tembelmiş. Emrenin babası yaşlanınca karısını çağırmış. Emrenin babası: Eğer bana bir şey olursa, tüm paramı, her şeyimi oğluma değil, başkasına bırakıcam. Çünkü Emre şimdiye dek para kazanamadı. O böylece baba mirasının değerini de anlayamayacak. O yüzden bu mirası başkasına bırakacağım.
Bu sözler anneye ağır gelir. Anne: Benim oğlum Emre kazanır para.
Emrenin babası: Tamam eğer o para getirirse, az da olsa ona mirasımı bırakacağım.
Anne herşeyi oğlu Emreye anlatır. Ona bir altın verir söyler ki, git nerede istersen dolaş, akşam geldiğinde bu altını babana ver.
Emre annesinin dediklerini yapar ve parayı babasına verir. Baba parayı ocağa atar. Baba: Bu parayı sen kazanmadın.
Emre sessizce gider. Yarın annesi tekrar oğluna altın verir ve söyler ki, dağda falan koş, terle, geldiğinde parayı babana ver.
Oğlu annesinin dediklerini yapar. Akşam altını babasına verir. Emre: Bu parayı ben kazandım.
Babası tekrar altını ocağa atar. Oğlu gider.
Annesi: Emrecim, en iyisi gel sen çalış, para kazan az da olsa.
Emre annesinin dediklerini yapar. Tüm gün çalışır, yorulur ve az da olsa para kazanır.
Akşam parayı babasına verir. Babası parayı ocağa atar. Babası: Bu parayı da sen kazanmadın.
Oğlu hemen atlayıp paraları ocaktan çıkarır. Emre: Ne yapıyorsun baba? Bu parayı ben yorularak kazandım.
Babası: Aferin oğlum, şimdi inandım ki, bu parayı sen kazandın.