KALBE DOKUNUN
Hani eskiden öğretmenimizi sokakta görsek yol değiştirirdik diyenlere sorsan saygıdan derlerdi. Hayır efendim sizinkisi saygıdan değil korkudandı.
Ben ilkokul üçüncü sınıfa kadar nasıl okuma yazma öğrendiğimi hiç hatırlamıyorum. Ne zaman sabah kalksam okula gitmek için ayaklarım hep geri geri gidiyordu. Çünkü öğretmenimi sevmiyordum. O da kendini sevdirmek gibi çabasıda yoktu zaten.. Korkudan minicik yüreğim göğüs kafesimi dövüyor o kadar yani. Şimdi bile sokakta görsem yol değiştiriyorum . Korkudan değil tabiki kinden, nefretten.
Birgün tahtaya kaldırdı beni. Bir soru sordu ,yine bilemedim herzamanki gibi. Önündeki sınıf defterini yüzüme fırlattı. O da yetmedi geldi yanıma, iki kulağımdan tuttu sağa sola çevirdi kafamı. O gün ders bitimine kadar tek ayak üstünde durdurdu. Kulaklarım yanıyordu. Üç sene cehennem gibi hep böyle geçti sınıf .
Ben tembel olduğumdan olsa gerek hep arka sıralarda oturturdu. Çalışkanlar hep önde oturuyorlardı çünkü.
Bir gün sınıfa müfettiş geldi. Arka sıradakilerden birine "Atatürk nerde doğdu"dedi. Öğrencide "Selanik"dedi.
Ön sıradaki birine de"Selanik nerde"diye sordu. Bilemedi.
Diğerine "Selanik Türkiye demi "diye sordu "evet "dedi.
Müfettiş sınıfa aynı soruyu sordu herkez "Evet "dedi hep bir ağızdan. Döndü öğretmene baktı.
Sonra çıktı sınıftan.
Öğretmen Müfettişten fırçayı güzel bir yemiş anlaşılan geldi sinirini bizden aldı.Ders sonu herkez kepçe kulak oldu.Bizim kulaklar yangından zonkluyordu .
Bir gün resim ödevi verdi.Ağaçlar ,kuşlar çizdim resim kağıdına .Ağaçlardaki kırmızı meyvalarıda ihmal etmedim.O kadar güzel manzara resmi olduki kendim bile inanamadım çizdiğime.
Ertesi gün herkez sırayla gösterdi .Resmi çirkin olanlara bile aferin,yıldız koydu.Benim resmede üstüne kocaman çarpı yaptı "sen çizmemissin bunu " dedi.O gün bugündür resim yapmıyorum.
Ne zaman derse girse yüzü turşu satanlar gibiydi.İnsan bir gülmez mi ya.Sürekli azar sürekli dayak.
İlk üç sene böyle bitti.Ben kendimi geri zekalı hissediyordum hala. Dördüncü sınıfa başladık.Derse biri girdi.Yüzündeki tebessüm hiç gitmiyordu."Çocuklar bundan böyle derslerinize ben gireceğim "dedi.Sınıfta bir bayram havası esti adeta.
Adam sürekli gülerek anlatıyor dersi.Adamdaki öfke duygusu almış Yaradan.Ağzında bal damlıyordu.İlk üç sene cenaze evi olan sınıf ,sevgi bahçesine döndü.O bahçıvan biz gülleri olduk.Her söylediğini ben beynime otomatikman kaydediyordum.Enerji akışı diye ben buna derim.Çocuklara, burası ahırmı len öküz diyen adam gitti.Herbirimizin başını okşayıp siz gökte parlayan yıldızsınız diyen bir adam geldi.Benim beş sistemi üzerinden iki ya da üç olan notlar beş düştü beş.
O gülen yüz öğretmenim birinci sınıftan itibaren girseydi benim yeteneklerim ölmeyecekti belki de. Belki de Ressam olacaktım.Şimdide içimdeki uyuyan ,ölü olan yeteneklerimi, güzelliklerimi uyandırmaya çalışıyorum.Ama yaşlanıyorum
Şimdilerde hep eğitim sistemini tatışıp duranlara diyorum ki Fatih Sultan Mehmetin Hocası Akşemsettin ,Osman gazinin hocası Şeyh Edebali olmasaydı siz bu eğitim sistemini tartişıyor bile olamazdınız bu ülkede.