Küçük bir kasabada, terk edilmiş, kocaman bir ev vardı. Efsaneye göre, bu evde yıllar önce yaşayan bir aile, korkunç bir şekilde ölmüştü. Kimileri intihar ettiklerini, kimileri de lanetlendiklerini söylerdi.
Genç bir grup arkadaş, bu efsaneyi duyduktan sonra evi keşfetmeye karar verdiler. Gece yarısı, el fenerleriyle eve girdiler. İçerisi tozlu, karanlık ve ürkütücüydü. Her adımda duvardaki çatlaklar ve gıcırtılı sesler onları daha da tedirgin ediyordu.
En üst kata çıktıklarında, bir odanın kapısı aralıktı. İçeriye baktıklarında, duvarda büyük, kırmızı harflerle yazılmış bir kelime gördüler: "Çıkın!". Hemen o odadan uzaklaştılar.
Aşağı kata indiklerinde, kapılar kendiliğinden kapanmaya başladı. Pencereler gürültüyle çarpılıyordu. Telefonları çekmiyordu. Artık kaçışları yoktu.
Birden, evin içinde bir çocuk sesi duyuldu. "Oyuncaklarım nerede?" diye fısıldıyordu. Çocukların kanı dondu. Evi terk etmek için çabaladılar ama kapılar açılmıyordu.
Sabah olduğunda, polisler eve geldi. Gençleri baygın halde buldular. Eve girdiklerinde ise, her şey normale dönmüştü. Sanki hiçbir şey olmamış gibiydi. Ama gençler, o geceyi asla unutmayacaklardı.