Sonunda, sonunda eve gelmiştim... Patronun verdiği projeyi sonunda bitirmiştim. Bu herşeye değerdi... Artık önümde çok güzel günlerim vardı. Oğlumu görmek için heycanlandım. Nihayet eski karımla aramda hiç bağ kalmamıştı. Mahkeme kararına göre oğlum benimle kalacaktı. Ona yukardaki kendi yatak odamı hazırlamıştım. Her yeri, her bir eşyası bembeyaz olduğundan dolayı biraz sade gözüküyordu. Işlerim bittikden sonra odada oğlumun istediği gibi değişimler yaparım diye düşündüm. Eve geldiğimi oğlum duymuş merdivenlerden hızla aşağı indi 'Babacığım, uyuyamıyorum, pencerede canavar var'
Canavar mı? Bunlar çocuklara has düşüncelerdi. Odaya çıktım ve pencereyi gözetleyerek 'Ah oğlum endişelenme buna. O senin canavar dediğin sadece rüzgarda oynayan ağaç dalları'
Bana inandı ve biraz rahatladı. Yorgunluktan gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Kendimi yatağa atsam uyuya kalacaktım. Önümü bile zar zor görebiliyordum. O yüzden tek istediğim uyumaktı. Oğlumu alnından öptüm ve iyi geceler dileyerek yeni odama gittim. Gecenin yarısı canavarlarla mı uğraşacaktım? Yarın çok işlerim vardı. Oğlumla yeni okuluna kayıt yaptırmalıydık. Alışveriş yapacaktık... Uykuya daldım derken oğlumun seslendiğini duydum. 'Babaaa, canavar yine geldi. Yardım et!' diye bağırdı. Yanına gittim ve yine ısrarla 'Bak çocuğum, burada sadece ağaç dalları var. Neden korkuyorsun ki? Rüzgar olduğu için haraket ediyormuş gibi gözüküyor sadece. Hadi yat. Yarın çok işimiz var...'
Köpek gibi yorgundum. Odadan çıktım. 2 dakika olur olmaz oğlumun odasından ağlama sesi geldi. Odaya girdim 'Tamam oğlum korkma seninle uyuycağım' diyerek onun yatağına yanına uzandım. Kırmızı battaniyeyi üzerime çektim ve gözlerimi kapattım. Birden kafamda soru işaretleri belirdi 'Ben beyaz battaniye almamış mıydım, bu neden kırmızı??' Oğlumun yarık boğazını gördüğümde yanlışımı anladım. Kendime hakim olamadım ve güldüm 'Bahçede hiç ağaç yoktu ki dalları rüzgarda oynasın...'